How I treat patients with low-risk polycythemia vera who require cytoreduction
2024 tanımına göre düşük riskli PV hastası, 60 yaşın altında olan ve daha önce trombotik bir olay geçirmemiş hastadır. Ancak bu tanım yeni çalışmalarla genişlemiş ve JAK2V617F VAF oranı, kardiyovasküler risk faktörleri gibi ek kriterler de dikkate alınmaya başlanmıştır.
JAK2V617F VAF düzeyi, hastalığın klonal yükünü yansıtır. %50’nin üzerindeki değerler venöz tromboz ve dönüşüm riski ile ilişkilidir. Bu nedenle yüksek VAF seviyeleri olan hastalarda sitoredüksiyon düşünülmelidir.
Çalışmalar, hematokritin %45’in altında tutulmasının trombotik olayları önemli ölçüde azalttığını göstermiştir. Bu hedef değer hem erkek hem de kadın hastalar için geçerlidir.
Şiddetli semptomlar, sık flebotomi ihtiyacı (yılda ≥4), yüksek JAK2V617F VAF, lökositoz, trombositoz, progresif splenomegali ve kardiyovasküler risk faktörlerinin varlığı gibi durumlarda sitoredüksiyon düşünülmelidir.
Genç yaş, gebelik düşüncesi, uzun yaşam beklentisi ve daha düşük toksisite riski IFNα lehine faktörlerdir. Cilt kanseri veya ciddi otoimmün hastalığı olanlarda HU tercih edilmez. IFNα uzun vadeli modifiye edici etkiler sunabilir.
Yorgunluk, aquajenik pruritus, gece terlemesi, erken doyma hissi gibi MPN semptomları ciddi ise ve yaşam kalitesini bozuyorsa sitoredüksiyon düşünülmelidir.
Hematolojik kontrol sağlanmış, flebotomi ihtiyacı azalmış ve bazı çalışmalarda JAK2V617F VAF düzeyinde azalma ve hastalık modifikasyonu gözlenmiştir.
Yılda 4'ten fazla flebotomi gereksinimi olan hastalarda tromboz riski artar. Bu, hastalığın daha aktif seyrettiğini ve daha yoğun kontrol gerektiğini gösterebilir.
Venöz tromboz, hastalık dönüşümü ve kötü prognoz ile ilişkilidir. Bu nedenle, bu eşik değer risk stratifikasyonunda kullanılabilir.
Eğer trombosit sayısı ≥1000 × 10⁹/L seviyesindeyse ve özellikle kanama öyküsü varsa veya cerrahi planlanıyorsa, edinilmiş von Willebrand hastalığı açısından tarama yapılıp tedavi değerlendirilmelidir.
Bu sıklıkta flebotomi ihtiyacı hastalığın aktif seyrettiğini ve flebotomiyle yeterli kontrol sağlanamadığını gösterir. Sitoredüksiyon gerekliliği açısından değerlendirilmelidir.
Sigara bırakma, hipertansiyon ve diyabet kontrolü, lipid düşürücü tedavi gibi yaşam tarzı ve farmakolojik müdahalelerle risk faktörleri agresif bir şekilde yönetilmelidir.
IFNα tedavisi ile hastalık modifikasyonu, düşük dönüşüm oranı ve potansiyel tedavi kesilme başarısı gösterilmiştir. Uzun vadede daha güvenli bir seçenek olabilir.
Fizik muayenede palpe edilebilme, görüntüleme ile büyümenin izlenmesi ve progresif artış göstermesi sitoredüksiyon için kriter olabilir.
Bu mutasyonlar, özellikle trombotik risk ve hastalık dönüşüm riski ile ilişkilidir. Ayrıca arteriyel tromboz skorlamasına da katkı sağlarlar.
JAK2V617F VAF < %10, en az 2 yıl süreyle stabil kan değerleri, tromboz veya progresyon olmaması kesilme için önerilen kriterlerdir.
Tedaviye ikinci yanıt elde edilebilir. Bu da hastalığın IFNα'ya yeniden duyarlı olduğunu gösterir.
Planlanan cerrahinin tipi, perioperatif tromboz/kanama riski, hastanın önceki trombotik öyküsü ve hastalığın aktifliği göz önünde bulundurulmalıdır.
Düşük doz aspirin rutin olarak uygulanır. Yüksek riskli gebeliklerde LMWH eklenir. Gerekirse IFNα başlanır; gebelikte güvenli kabul edilen tek sitoredüktif ajan budur.
SRSF2 mutasyonu, ≥67 yaş, WBC >15 × 10⁹/L ve tromboz öyküsü dikkate alınır. Toplam puan sağkalım tahmini yapmada kullanılır.